Büyüyor, şaşırtıyor

Duru’nun dil gelişimi çok iyi.

Özellikle kelime haznesi ve onları doğru yerde kullanışı karşısında hayrete düşüyorum.

Annemlerin evinde etamin işleme bir duvar panosu var, ablam işlemişti. Yağmurda şemsiyeli, çamura basıp koşan çocuklar falan var. Onu görünce ne dese beğenirsiniz: “Çocuk çamura batmış”

Şaşıp kaldım.

Basmış demiyor, batmış diyor.

Bunun gibi daha neler.

Denizde çok kaldı, elleri büzüştü.

“Anne bak ellerim pütür pütür oldu” dedi.

Yine kaldım.

Zaman kullanımları da çok iyi. Şimdiki, gelecek, geçmiş, geniş ne var ne yok hepsi doğru bir şekilde kullanılıyor.

Şimdi araba markalarına taktı nedense, “bunun markası ne” diye sorup duruyor, Ford, Toyota tanıdıkları, birisi bizim, birisi amcasının araba markası çünkü.

Tatile gitmeden önce Duru’yu evde oyalamanın yollarını arıyorum, tarih 21 Ağustos.

Çarşafı iki sandalye arasına gerdim, çadır oldu. Bildiğimiz, her çocuğun sevdiği şeydir.

Bunun bir hoşuna gitti, bir sevindi.

Geldi yanıma “Canım annem, seni çok seviyorum, çok mutlu oldum” dedi.

Nerden biliyorsun sen bütün bunları, benim küçük cücem.

Hep anlattık ona, daha minicikti, kitapta her şeyi tanıtır anlatırdık. Annem de öyle.

Büyük insan gibi.

Hiç usanmadık, hep detaylı anlattık konuştuk. Şimdi alıyoruz bunların karşılığını. “O çocuk, anlamaz” dememek lazım, her şeyi o kadar iyi anlıyorlar ki. Sık sık sarılıp “Seni çok seviyorum, iyi ki bize geldin” ya da “Çok mutlu oldum sen bunu yaptığın için” falan dedik hep. Şimdi “Bu ne” soruları başladı. Belki 20 defa aynı şeyin ne olduğunu soruyor. Her defasında bıkmadan, geçiştirmeden cevap veriyoruz. En sonunda tatmin oluyor, sonra kendisi cevaplıyor soruyu.

İnce ince işlemek gerekiyor çocuğu, bir ilmek atlarsan bütün yaptığını sökmek zorunda kalabilirsin çünkü. Allah yardım etsin tüm anne-babalara, çoook zor zenaat…

Böyle işte.

Şöyle komik olaylar da yaşıyoruz.

Geçen kaka yapacak ama motivasyon istiyor.

Ben de “Bak, kaka yaparsan bir sürpriz verebilirim sana” dedim.

Bu bir hırsla ıkındı, kıpkırmızı oldu. Çıkınca, daha yüzünün kırmızısı gitmeden “sürpriz ver” dedi:)

Çok güldüm. Sürprizim onu dışarı çıkarmaktı. Yaptım da.

Bir söz verdiniz mi mutlaka yapmanız gerek. Tutarsızlık sergilerseniz çocuğun size inancı kalmaz, güvenmez. Yapamazsanız da bilir ki iyi bir nedeniniz vardır.

Balkondaki çiçekleri suluyorlar babasıyla. Kendi de sulamaya hevesli, öğrendi de, her yeri su yapıyor, ses etmiyorum artık:)

Bunu da aynı gün çektim, çok güzeldi o sabah...
Bunu da...
Ve bunu da...

Tatile giderken yolculuk sırasında zaman zaman arabada yatarak gitti Duru. Yanlış tabii, koltukta oturmuyor her zaman sıkılıyor maalesef. Neyse, ayaklarını da uzattı arkama. Ben de “ayağının birini bana verir misin” dedim, o gün bugündür ayağının biri benim diğeri Duru’nun. Bazen uzatıyor “al” diyor, öpüyorum ben de. Bir de ayağı telefon olarak kullanma oyunumuz var. Ayağını alıyor, tuşlara basar gibi yapıp sözüm ona İso’yu arıyor. Sonra kulağına götürüp “İso, sen napıyosun” diye konuşuyor:)

Bir de çocukla eğlenmeyi bilmek gerek. Duru kolay bir çocuk, şimdilik en azından. Zaman zaman beni delirttiği oluyor ama ben onunla geçirdiğim zamandan keyif almaya bakıyorum, yoksa mecburiyete dönüşür paylaşılan saatler. Ben onunla çok eğleniyorum. Serhan da öyle. zaten iyi de espri anlayışı var Duru’nun, muhteşem bir üçlü olabiliriz:)

Bu aralar şarkı söylemeye bayılıyor. Tatilde animasyon şarkılarını ezberledi, dönünce babası ona o şarkıları buldu. Şimdi cd çalarken şarkılara eşlik ediyor dilinin döndüğünce, tutturuyor da.

Cumartesi çoraplarıyla oynuyor. Çıkarıttı, sonra baktık giydi bir güzel. Yapamayınca da sinirleniyor, kendi yapmak istiyor. Bazen sabırsız davranıp yapayım diyorum daha çok deliriyor. Sihirli sözcük “yardım”. “Yardım ister misin” diye sorunca “Evet” diyor bu kez. Kendi de yardım etmeyi çok seviyor. Ben mutfakta iş yaparken “Anne yardım edebilir miyim sana” diye pıtır pıtır geliyor yanıma. Bazen bulaşık makinesini boşaltıyoruz, bazen masaya tabak falan götürüyor. Geçen, babasına dondurma götürdü tabakla. Duygulandım. İnanıyorum ki benim en büyük yardımcım olacak o, gönüllü yandımcım.

Bir de çok kısıtlamamak gerek çocuğu. Oraya gitme, yapma, etme dedikçe o daha da hırçınlaşıyor çocuklar, bir de mutsuzlaşıyorlar. Yapma derseniz bile neden yapmaması gerektiğini uygun bir dille anlatmak gerek, “orası elini kesebilir, canını acıtabilir” gibi. Ben de yaptım, yapmadım değil, keskin çıkışlarım da oldu, şimdi daha rahatım, çocuk büyüdükçe daha rahatlıyor insan. Hep mantıklı açıklamalarımız oldu, o da anlayışla karşıladı, kabul etti. İlginç… Değişik bir çocuk Duru gerçekten de…

Bunlar bizim deneyimlerimiz, benim ve eşimin. Niyetim ahkam kesmek değil, haddim de değil zaten. İçgüdülerimiz ve bizim doğrularımızla bulduğumuz yolda ilerliyoruz bakalım, nereye gittiğimizi göreceğiz inşallah ilerleyen yıllarda.

Herkesin doğrusu kendi doğrusudur…

 

 

 

Yorum Gönderin

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir