37 de bitti… Bu rakam çok garip geldi bana, çok büyük. 40’a 2 kaldı, ama ruhum 23-24. Soranlara da öyle diyorum, 23 bitti 24’e girdim diye:)
İşin şakası tabii… Beden yaşlanıyor ama nasıl oluyorsa ruh yaşlanmıyor. Şimdi şimdi anlıyorum, insanlar yaşlandıkça daha da çocuklaşır denir ya. Aslında öyle değil tam olarak, her geçen yıl fiziksel olarak daha yaşlı gösteriyor insanı, bu sefer görenler “her geçen yıl iyice çocuklaşıyor” diyorlar. Ruhun yaşı hep aynı, kaç hissedersen o…
Neyse gelelim sadede, felsefi çözümleme de bir yere kadar değil mi:)
Doğum günüm perşembeydi. Eve gidince Duru sarıldı “İyi ki doğdun anne” dedi:) Büyümüş dedim içimden…
Ben, Serhan, Duru ve annem yemeğe gittik dışarıya. Oradaki oyun alanında güzel vakit geçirdi Duru. Yemeğini de bir güzel bitirdi oyun sevdasına.
İçeri girer girmez çocuklardan birine yöneldi, diyalog şu: “Meyaba, senin adın ne, benim adım Duru”
Yürü be dedim içimden:) Hep böyle ol, kendine güvenli, kendinden emin:) Şaştım kaldım…
Neyse, Serhan’la dönüşümlü yedik yemeklerimizi.
Eve gidince de pasta kestik. Birlikte kestik pastayı Duru’yla, en büyük hobisi bir şeyler kesip biçmek.
En çok Duru’ya yarıyor bu tip organizasyonlar. Hoşuna gidiyor, böyle mumlar, pastalar falan…
Pazar günü de ailece kutladık. Babaannedeydik yemekte, anneanneyi de götürdük bu sefer. Onlar için de iyi oldu, vesileyle iki laf edip görüştüler. Duru da Selin’le birlikte Mezdeke’de oynadı bol bol:)
Baktım bir ara Selin’le sarmaş dolaş olmuşlar:)
Bir doğum günü daha böylece nihayetlendi, seneye hep birlikte tekrar görüşelim…