Hamile olduğunu öğrendiği günden itibaren insanın hayatında çok farklı bir sayfa açılıyor. Bu sayfada öyle şeyler yazıyor ki, meraktan kendinizi alamıyor, bir an önce okuyup bitirmek istiyorsunuz. Nasıl olacak, kime benzeyecek, güzel mi, sağlıklı mı diye düşünerek günler birbirini kovalıyor. Bir de bakmışsınız ki minik yavrunuz kucağınızda, göğsünüzün tam üzerinde yatıyor…
İlk doktora gittiğim günü hatırlıyorum. O gece uyuyamamıştım. Doktorun ne diyeceğini merakla bekliyorduk, bir de ultrasonda ne göreceğimizi. İlk 3 ay düşük tehlikesi olduğundan riskli dönem. Bebeğimiz sağlıklı mıydı? Serhan’la birlikte 20 Ekim’de gitmişiz doktora, yani Duru 7 hafta 2 günlükken. Bu da ilk resmi…
Ortadaki büyük siyah leke Duru’nun içinde yüzdüğü kesesi, minik beyazcık ise Duru’cuk. Bu görüntüyü ilk gördüğümde çok duygulanıp ağlamıştım. Hele kalp atışını duyunca hepten fena oluyor insan. Duru’cuk burada her ne kadar 1 cm olsa da benim kalbimde kocaman bir yer kaplamıştı. Neyse ki sağlıklıydı.
Her ay bebeğin gelişimini izlemek de çok keyifli, tabii her şey normal gittiği takdirde… Şükür ki Duru’da riskli bir durum yoktu. Aylin Hanım bize her şeyi anlatırdı ekranda, “bu parmağı, 3 boğumlu, bu böbrekleri, bu midesi” diye her organını gösterir, her şeyin normal gittiğini sakin sakin anlatırdı. Çıkarken de birkaç ultrason görüntüsü verirdi, biz de 1 ay onlara bakar avunurduk.
Bebeğin cinsiyetini öğrenmek de ayrı bir heyecan. Sanki bir çekilişin ya da bir sınavın sonucunu bekler gibi… Gerçi erkek de, kız da olsa her halukârda bebeğinizi çok seveceksiniz ama insan ister istemez bir beklenti içine giriyor. Eşim ve ben en başından beri bu minik keseciğin kız olacağını düşünüyorduk. Gerçi beni gören, sivri karnımdan dolayı bebeğin erkek olacağı hakkında yorumlarda bulunuyordu ama biz onun kız olduğunu hissediyorduk. Duru 4 aylıkken Aylin Hanım bir şeyler görmüş fakat emin olmadığından bizi ümitlendirmek istememişti. Erkek olunca bir uzantı, kız olunca da 5 adet çizgi görünüyormuş. Birkaç çizgi görmüştü, fakat göbek kordonuyla karışma ihtimali olduğundan ufak da olsa yanılma payı bırakmıştı. Minik bebeğimiz büyük olasılıkla kızdı. Doktorumuz resmini bile çekmişti. 5. ayda ise cinsiyetinin kesinlikle kız olduğunu söyledi bize.
Biz Duru’yu siyah beyaz da olsa yarım saat görebilmek için her ay kontrolleri iple çekiyorduk. Bazen yüzünü göstermiyordu, o zaman buruk ayrılıyorduk doktordan. İnsan, minik yavrusunun bilmediği, görmediği yüzünün neye benzediğini bu görüntülerden keşfedebilmek için 1 ayı iple çekiyor…
Duru 6 aylık olunca sıra ayrıntılı ultrasona gelmişti. Daha önce internetten çok güzel resimler görmüş, hatta bu görüntülerle bebeğin gerçek görüntüsünün birbirine oldukça benzediği hakkında yorumlar okumuştum. İyice heyecanlanmıştım, belki de bu kez Duru yüzünü daha net bir şekilde gösterecekti. Aylin Hanım bizi Recep Has‘a göndermişti. Yine çok heyecanlıydım. İlk kez bebeğimi siyah beyaz değil, gerçeğine en yakın biçimde görecektim, bakalım buna izin verecek miydi?
Tüm ölçümlerini tıkır tıkır yapmış, iş Duru’nun yüzünü göstermeye gelince epeyce uğraşmıştı Recep Bey. Hem pozisyonu müsait değildi hem de çok hareketliydi. 3 boyutlu ultrasonda, bebek hareketli olduğunda net bir görüntü elde edilemiyor. Recep Bey araya başka bir hasta alıp sonra tekrar bakmıştı. Uzun bir uğraştan sonra şu görüntüyü elde ettik…
Biz de bu resmiyle avunmuştuk Duru’nun. Serhan’a benziyordu sanki. Doğduğunda hakikaten de babasının minik bir kopyasıydı.
Duru karnımda büyüdükçe yüzünü göstermemeye başladı. Zaten bebek büyüdükçe organlarını ve uzuvlarını tek tek görüyorsunuz ekranda, sadece kafa, ayak, mide, kalp gibi. En son şubat kontrolünde şöyle bir “ce” yapmış, yüzünü göstermişti bize. Kontrollerin birçoğunda pozisyon müsait olmadığından yüzü yerine ayaklarını görüyorduk.
Daha önce doğum yapan tüm tanıdıklarım bebeklerini rüyalarında görmüşlerdi. Ben de bir kez olsun görmek istiyordum, bari rüyamda görsem kızımı diyordum. Doğuma yakın günlerin birinde bir kez rüyama girmişti. Pembe-beyaz minicik bir şeydi, emziriyordum, gözleri kapalıydı.
Sabır, sabır, sabır… En başta sabretmeyi öğrendiğim yolculuğumda 9 ay 14 gün bilmediğim bir yüzün peşinden gittim. 10 Haziran 2009, Çarşamba günü saat 10.20’de kızımın nemli, soğuk, şiş ve kırmızı yüzünü nihayet görmüş, tenimde hissetmiştim. O andan beri de, bildiğim ama büyüdükçe değişen bir yüzün peşinden gitmeye devam ediyorum…