Bebek bekliyor olmak, hayatınızın belki de en güzel ve en keyifli zamanlarını yaşamanızı sağlıyor. En azından benim için öyleydi. İlk birkaç ay pek fazla bir şey anlamıyorsunuz. Onun tekmelerini, kıpırtılarını hissettiğiniz anda aranızdaki bağ daha da kuvvetleniyor. Hayatınıza yeni biri gireceğinden onun için hazırlık yapmanız da gerekiyor. Dünyaya gelecek bu canlının anne ve babasından başka hazırda bulunan hiçbir şeyi olmadığından, onun adına her şeyi düşünüp almanız ve sıfırdan yapmanız gerekiyor. İşin bu kısmı da çok zevkli. Uyuyacağı yatağı, banyo yapacağı küveti, giyeceği minicik kıyafetleri, oyuncakları, puseti, arabası derken ortaya pek çok ihtiyaç çıkıyor.
İnsan önce nereden başlayacağını bilemiyor. Ben internetten epey bir araştırmıştım neler gerekli olduğu konusunu. Hazır listeler vardı. Onlardan da faydalandım, daha önce bebeği olanlara da danışmıştım. Duru 6 aylık olana kadar bir şey almadım. Sonrasında yavaş yavaş tulum, body gibi giyecekler almaya başladım. Hepsi birbirinden güzel ve minikti. En az benim kadar annem, ablam ve arkadaşlarım da -özellikle Ebru- heyecanlıydı. Hemen her gün Duru için bir şey alıyor, beni telefonla arayıp o gün neler aldıklarını heyecanla anlatıyorlardı. Onların bu kadar heyecanlı olmaları beni ayrıca mutlu edyordu. Duru’nun bu açıdan da çok şanslı ve kısmetli bir bebek olduğunu düşünüyorum.
Odanın duvarları için en sevdiğim renk olan morun açık bir tonunu seçtik eşimle. 23 Nisan tatilinin olduğu hafta sonunda eniştem, babam ve eşim birlikte boyamışlardı odayı. Doğuma yaklaşık 1 aydan fazla zaman vardı fakat saten boya kullanıldığından kokusu da epey bir zaman sonra çıkmıştı.
Duru’nun mobilyalarını babam yapacaktı, kabaca ne istediğimi tarif etmiştim. Kafasında farklı bir tasarım vardı aslında ama beni kırmadı ve sağolsun harika bir oda yaptı minik torununa.
Oda boyandıktan ve eşyalar da geldikten sonra sıra Duru için aldıklarımızı yerleştirmeye gelmişti. Ablamla birlikte hem Duru’nun minik kıyafetlerini sevmiş hem de yerleştirmiştik. Yüzünü bile görmediğin minik canlı, insana düzenini değiştirtiyordu, en garibi de bunları hem kendinin hem de etrafındakilerin inanılmaz bir keyif ve mutluluk içinde yapmasıydı.
Duru için doğum şekerini de eşimle birlikte yapmıştık. Karnım burnumda olduğu son haftalarda Eminönü’ne gidip nasıl bir şey bulabileceğimize baktık. İnsanlara şekerin yanında hatıra olarak kalabilecek bir şey de vermek istiyorduk. En sonunda oradaki hanların birinde bu minik magnetleri bulduk. Serhan bunları daha önceden annemle aldığımız mor keselerin üzerine silikonla yapıştırdı. İçine de çikolata ve renkli badem şekerlerini koyup verdik. Çok şirin olmuşlardı.
Bu da Binnaz, adını ablam koymuş. Hastane kapısı için neler yapılabileceğini internetten araştırmıştım. Leylek temalı bir şey istiyordum. En sonunda şirin bir tasarım buldum, önce kendim yapmak istedim, baktım olacak gibi değil. Bir bilene danışayım dedim. Ablam sağolsun, internettekinden daha da güzelini yapmıştı.
İnsan bebeğine her şeyin en iyisini yapmak istiyor. Ben de öyle istedim, elimden geldiğince de yapmaya çalıştım. Şimdi düşünüyorum, keşke şunu da yapsaydım dediğim bir şey kalmamış içimde, şükürler olsun… Tabii bunda benim her zaman yanımda olan ailemin ve arkadaşlarımın da rolü büyük. Hepsi sağ olsunlar, var olsunlar…