Kelime dağarcığı dediysem anladığı değil, söyleyebildiği kelimeleri kastediyorum.
Bu son 1 aydır Duru’daki gelişimin hızına yetişemiyoruz. Demek ki 8 ve 9. aylar hem fiziksel hem de duygusal büyümenin hızlı olduğu bir dönem.
Bir kere, ne söylenirse anlıyor. Onun hakkında konuştuğumuzda hemen dönüp bize bakıyor. Objelerin adını biliyor. Annem gündüz ona camdan ya da balkondan kuşları, ağaçları, kedileri, evleri gösterip anlatıyormuş. Kuş nerede dediğimizde cama bakıyor, çiçek nerde diyoruz, salondaki gardenyaya bakıyor hemen.
Salonumuzda, artık karta kaçtı deyip neredeyse gözden çıkardığımız gardenyamız baharla birlikte şaha kalktı. 3 tane mis gibi kokan, beyaz, güzeller güzeli gardenya açtı, birkaçı da yolda. Evimizde o kadar çok çiçek var ki, bunlarla Duru’yu bir arada yaşatmanın yollarını arıyoruz, çünkü tutup koparmaya çok meyilli. Mesela mor menekşenin alt yaprakları teker teker kendisi tarafından yolundu. Durum böyle olunca, hazır gardenyamız da çiçek açınca Duru’ya çiçeği sevdirip “cici, cici çiçek” diyoruz hep bir ağızdan, onun da hoşuna gidiyor. Daha önceden cici diyordu zaten. Biz “cici çiçek” falan dedikçe “çiçek” de demeye başladı. “Ciii-çeee” diye sonunu uzatarak söylüyor. Bu arada gardenya inanılmaz güzel kokuyor, ona da koklattık, burnunu kısarak resmen kokladı çiçeği.
Duru epey bir süredir “dede”, “baba” gibi kelimeleri de söylüyordu.O “baba” dedikçe Serhan’ın içinin yağları eriyor, bana da bir burukluk çöküyor tabii:) “Gel gel” de diyor, yalnız anlamını bilerek mi söylüyor onu çözemedim.
İşe başladığım ilk gün Duru’nun meme krizi tutunca “anne meme” diye ağlamış. O günden sonra ağzından bir daha anne kelimesini duymadık. Arada nadiren “nne” diye bol n harfli bir şeyler dökülüyor ama ben öyle duymak istiyor da olabilirim tabii.
2 akşam önce oturup hep birlikte yemek yerken bir yandan onu da besliyordum. Yemeği o kadar sevmiş ki yine heyecandan elleri iki yanda kıpır kıpır, ağzını kocaman açıyor, ben biraz gecikince bağırıyordu. Sonra “mama, mama” dedi. Sesi de öyle güzel ki… Dünkü akşam yemeğinde de ilk defa eline minik bir ekmek parçası verdik. Onu tutuyor fakat ağzına götürmeyi akıl edemiyordu. Genellikle de yere atıyordu. Dün ekmeği tuttuktan sonra ağzına götürttüm, sonra öğrendi ve kendisi yedi. Gündüz minik bebek bisküvisini de ısırarak yemiş. Bebekler kelimeleri olduğu kadar hareketleri de hemen kapıveriyor, eee ne de olsa taze, kaydetmeye hazır beyinleri var… Bizimkiler gibi gereksiz şeylerle dolup taşmıyor tabii.
Duru birçok şeyi kelimeyle anlatamasa da ya hareketleriyle ya sesiyle ya da mimikleriyle gayet güzel ifade ediyor. Mesela “çiş” ya da “kaka” gibi kelimeleri duyunca ya da “kaka yaptın mı” diye sorunca direkt ıkınma sesi çıkarıyor, çok komik…
Duru eskisi kadar emmiyor, hatta geçen hafta 1-2 gün tiksinmiş gibiydi, günde 2 kez falan emmişti. Neyse ki şimdi daha iyi. İşten gelince emziriyorum. Uyuturken de çoğunlukla emerek uyuyor, bazen de başka yöntemlere başvuruyoruz. Dün akşam emdi fakat uyumadı. Yine yan yana yattık, bana doğru yan döndürdüm, alçak sesle şarkı söyledim, bir yandan da saçını falan okşadım. Öyle tatlı ki, iki koluyla boynuma sarılıp ağzını yanağıma dayayıp öpüyor kendince. Öylece yarım saat falan karşılıklı öpücük alışverişinde bulunduk. Geçenlerde böyle uyutmuştum ama bu sefer uyumayınca yine çareyi meme vermekte buldum, neyse ki itiraz etmedi, emdi ve melek gibi uyudu.
Hem fiziksel hem duygusal gelişimini hayretle izlediğim minik kızım ne zaman “anne” diyecek, merak ediyorum. Zor geliyor olmalı ki pek teşebbüs etmiyor. Gerçi bence çiçek de yeterince zor bir kelime ya neyse… Beklemedeyim…