Bir kere hiç oturmaz, yerinde durmaz. Yerinde dursa da ayakta durur, ama oturmaz.
“Bu ne?” diye soru sorar.
Hemen hemen her kelimeyi söyler. 2-3-4 kelimeli cümleler kurar (Anne bak sarı tatti).
İlk argo deyimini kullanır: Caart, kaba kaat:)
Babaya daha bir düşer. Kimi zaman akşamları eve giderken, merdivenleri çıkarken anne’den önce baba diye seslenir.
Geceleri daha az uyanır, bazen uyanmaz, sabaha karşı uyanır.
Çok deli yatar. Düz yatırırsın, paralel yatmış, üzerini tamamen açmış bulursun Duru’yu.
Parkta kaydırağa, sen bilemedin 30 ben bilemedim 40 kez çıkar, kayar, tekrar çıkar. Dur durak bilmez.
Merdivensiz kayağa emekleyerek çıkar (baba arkadan destekler), oturur, kayar.
Elektronikten annesinin anlamadığının bilincindedir, pili biten oyuncakları için baba’ya başvurur.
Her daim takdir bekler. Benim takdirim yetmez, tek tek, baba, anneanne diyerek onların da alkışını, övgü sözcüğünü ister.
Saat gece 10’u geçerek uyur. Önce gelmek istemez. Sonra “Ben uyumaya gidiyorum geliyor musun” deyince ben de ben de diyerek arkamdan geliverir.
Meme hâla vazgeçilmez onun için. Yemek öncesi, sonrası mutlaka ister.
Dün ilk kez “hayatım” dedi babasını taklit ederek (17 Mayıs).
Elini telefonla konuşuyor gibi yapıp Alo Ecee, Muyaat der. Özlüyor onları galiba.
Espriden çok iyi anlar ve espri yapar.
Tüm k harflerini t olarak söyler.
Sana bir tane kardeş gelsin mi sorusuna “hayıy” diyip kafasını iki yana salayarak kesin tavrını koyup cevap verir.
Zıplarken “Yıp yıp” diye zıplama efekti yapar.
Çorbasını kendi içmeye çalışır.
Bir şey yaparken benim yapmama izin vermez, ben ben der.
Mama sandalyesine oturmayı istemez artık.
Dışarıdan gelince kapının önünde durup ayakkabılarının çırçırlarını açar.
Harflerin çoğunu söyler. Rakamlardan bazılarını bilir. Sayar, bii, ikii, döt, beş, dotuuz, oonnn.
Kitapa tipat der.
Havuça haçuf der.
Menekşeye meşete der.
Bisküviye dübüt der.
Bütün renkleri doğru söyler, bilir. Lacivert hangi renge benzer deyince “mavi” diye cevap verir.
Toyota marka otomobilleri tanır, Toyota der. Coca-Cola, Avea, Migros gibi markaları tanıyınca da isimlerini söyler. Geçen gün bizim otomobilin markasını da öğretti babası, görünce “Food” diyor.
Yolda giderken araçları görür, isimlerini söyler “Tattiii, ayabaaa, fiiiç (vinç), tııı (tır)”.
Düşüp bir yeri acıyınca kolay kolay ağlamaz, ağlasa da hemen susar.
Annesine bakıp arada “cici annem cici annem” diyerek yanağını sever.
Böyle işte.
Bu sabaha karşı çığlık atarak uyandı, noldu kızım ne gördün rüyanda dedim aydede diye cevap verdi yine. Aldım kucağıma, sarıldım. Sakın korkma, ben yanındayım dedim. Sarıldı sıkı sıkı. Kafasını gömdü göğsüme, öylece kaldı. Sonra yatağını gösterdi, yumuş diyerek. Yattı. Bana da otur dedi. Yanına oturdum, elini tuttum. Uyudu yine. Arada kontrol de etti beni, yanında mıyım, değil miyim. Sabahımız ilginç başladı.
Giderken bırakmak istemedi yine. Balkondan el salla dedim, öyle ikna ettik.
Ayın 8’inde Babaanneye gitmiştik. Sevim ablanın aldığı elbiseyi giydirdim, pek âlâ oldu, büyük kız gibi…
Duru hareketli, oturmuyor diyorum sürekli, kötü bir şey değil bu ama biraz yorucu oluyor tabii:) Onu oturtan tek şey ne yazık ki bilgisayar. Bu beni korkutuyor. Babaya çekmiş bu konuda herhalde.
Selin Serhan’ın kucağında oturuyordu o akşam. Bizimki bunu görünce derhal yaygarayı kopardı, hemen babasının kucağına gitti, üçü oturdular güzelce. Böyle kareler çıktı ortaya da…
Aynı şeyi bana da yapıyor Duru. Mesela kazayla salonda Serhan’la yan yana oturalım, Duru’nun tepkisini ölçmek için “Canım Serhanıımm” diyorum, hemen mızırdanarak geliyor yanıma, “Annem annem” diyor. Paylaşamıyor beni. Şimdilik beni, biraz büyüyünce babayı paylaşamayacak herhalde. Bakalım, neler olacak, göreceğiz.