Fotoğrafa oldum olası bayılırım. Taa ortaokul yıllarımdan beri gittiğim her yerde fotoğraf çekmek hobim olmuştur. Tabii o zamanlar şimdiki gibi dijital imkanlar olmadığından tatile ya da özel bir yere giderken 5-6 makara film alırdık.
Fotoğraf aşkım Duru doğduktan sonra doruğa ulaştı. Duru’nun ilk aylarında “sağ kolumun uzantısı” gibi işlev gören fotoğraf makinem Duru büyüdükçe yine yanımdan ayırmadığım bir olmazsa olmazım.
Dün akşam Duru’ya banyo yaptırdım. Saçlar kurudu, lüle lüle oldu. Bir ara oyun hamuruyla oynarken baktım yüzü çok güzel, hem de pek güzel… Fotoğrafını çektim birkaç poz. O da hemen kendi oyuncak fotoğraf makinesini aldı, efendim o da benim resmimi çekecekmiş. Karşılıklı birbirimizin fotoğraflarını çektik. Sonra içeri gittik. Bana şu cümleyi kurdu: Anne, benim ne zaman büyük, siyah, güzel bir fotoğraf makinem olacak?
Bu çocuk küçük falan değil, görüntüsüyle beni kandırıyor…
Verdiğim cevap: Git babana sor kızım…
Babasına soramadı nedense, ağzında bir şeyler geveleyip durdu.