Ne zaman 3 oldun Bulut…

Bulut’la Duru arasında hemen hemen 2 ay var. Bulut’un doğum günü gelince anlıyorum ki Duru’nun da doğum günü yaklaşıyor.

Bulut’un doğum günü konsepti “uzay”dı. Öyle olunca ben de Duru’ya keçeyle süslediğim, üzerinde kuyrukluyıldız olan bir tişört yaptım.

Duru’ya Bulut’un doğum gününe gideceğiz, pasta keseceğiz deyince çok heyecanlanmıştı. Bulutumu çok özledim dedi:)

Pazar günü Bulut’lardaydık. Gitmeden hemen önce pişirdiğim mayalı poğaçalar, bugüne kadar yaptıklarımın belki de en iyisiydi Bulut’un şansına…

Hazırlandık, Serhan hasta olduğundan bana annem eşlik etti. Serhan bizi bırakıp döndü.

Masa, süsler her şey harikaydı ve çok güzel görünüyordu.

Bulut’a baktık, ortalarda görünmüyordu, odasının köşesinde kendini saklıyordu bizden:) Bir ara Tolga kucağına aldı Bulut’u, yanımızdan geçerken bizi görmemek adına gözünü kapatıp uyuyor numarası yaptı, çok alem bu çocuk:)

Duru’nun haricinde 1 tane daha prenses vardı. Ev irili ufaklı prenslerle doluydu.

Neyse, Duru Bulut’u görünce peşine takıldı hemen. Ama hak ettiği ilgiyi göremedi yine:) Olsun, Duru halinden memnundu… Biz de öyle. Annem Seher’in annesinin yanında derin bir sohbete dalmıştı. İkisinin de adı Nezahatmış, bak Seher hiç söylemedin bana aşk olsun yani:) Öyle olunca aralarına girip dilek dilemem için defalarca ısrar edildiyse de, ben fotoğraf makinemle ortalıkta Cevat Kelle kıvamında, olan biteni fotoğraflamakla meşguldüm o aralar:)

Masada güzel güzel duran birbirinden lezzetli yiyecekleri tatma zamanı gelmişti.

Kendime hemen bir tabak hazırladım, gerisini hatırlamıyorum:) Hepsi gerçekten çok ama çok lezzetliydiler.

Yemekten sonra sıra pastaya gelmişti. Pastayı yine İlker Hanım hazırlamıştı. Kaptan Mag yoktu, ama Bay Yengeç gerçekten bir sanat eseriydi. Tadı da güzeldi…

Pasta gelir gelmez bütün çocuklar masanın etrafındaki yerini aldı.

Vakit kaybetmeden pastanın üzerindeki süsleri mıncıklamaya başladılar. Hepsi teker teker şeker hamurlarını ağızlarına attılar.

Benim kibarcık Duru’m kenarda kaldığından olaya uzaktan uzağa bakıyordu. Ona bir tane ucunda ay olan sopalardan verdim, afiyetle midesine indirdi.

Sonra sıra mum üflemeye geldi. Bulut üfleyecekken diğer çocuklar mumu üfleyince Bulut’çuk ağlamaya başladı:(

Seher derhal olaya el koydu ve üfleme potansiyeli olanların ağzını eliyle engelleyerek Bulut’un mumu üflemesini sağladı:) Analık işte…

Pasta faslı uzun sürdü, çünkü Bulut bir türlü pastayı kestirmeye yanaşmadı. Pasta kesilirse doğum gününün biteceğini zannediyordu:)

Pasta tüm bu olanlardan sonra bu haldeydi:

Pasta faslından sonra çocuklar yine kendi aralarında koşturmaya başladılar. Bulut’un iyice uykusu gelmişti. Bir ara yatağının üzerindeki oyuncakları “çok kirlenmiş” diyerek yere atıyordu. Seher onu mutfağa götürüp önlüğünü bağladığı gibi musluğun başında “su terapisi”ne yönlendirdi.

Böyle durumlarda su gerçekten ilaç gibi, sinir stres bırakmıyor çocukta. Duru da tabii Bulut’un yanında mutfakta durdu. Bir ara baktım bizim kız yine Bulut’u coşturuyor. “ça ça çaaa” diyor, Bulut da aynen ona “ça ça çaa” diye cevap veriyor. Aralarında özel bir kuş dili gibi, öylece ötüp eğlendiler uzunca bir süre.

Seher bizim için de hediyeler hazıramıştı. Ben bizzat hazırlanırken yanında olduğumdan ne olduğunu biliyordum. İçinde Bulut ve Duru’nun resimlerinin olduğu, yine uzay konseptini tamamlayan bir çerçeve vardı. Ama poşetin içinde, ayrıca Duru için verilen minik kupa bana da sürpriz oldu. Hediyelerin sunumu, paketi, her şeyi çok özenli ve güzeldi.

Saat 5’i geçmiş, gitme vaktimiz gelmişti. Annem bıraktığım yerde, Seher’in annesinin yanında koyu bir sohbetteydi hâlâ. Çifte Nezahat etkisi ikisini de çok mutlu etmişti:)

Serhan almaya geldi bizi. İçeri girmedi potansiyel grip taşıyıcısı olarak. Ben Bulut’un tombik yanaklarından öpemeyeceğime göre sırtına ufak bir öpücük kondurdum. Sinek mi kondu ne, der gibisine arkasına baktı. Sonra “Siz gitmeme” diye gitmemizi istemediğini söyledi:(

Bir doğum günü daha geçip gitmişti. Bence güzel ve keyifli bir doğum günüydü. Seher eminim ki çok yorulmuştu ama değdi bence.

Huysuz ve tatlı adam, azıcık da öptürsen kendini tadına doyum olmayacak. Benim kızımın biricik Bulut’u, iyi ki doğdun. Duru’yla, umarım hep birlikte yan yana olursunuz…

 

Yorum Gönderin

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir