Ne zamandır istiyordum. Duru’yu işe götürmek için doğru zamanı kolluyordum. Ortamın rahat olması gerekiyordu ama. Hiç aklında yokken “Anne ben de işe geleceğim” deyince tatilden önceki son cuma ani bir kararla Duru’yu işe götürdüm.
Çantayı hazırladım. İşe gideceğini duyunca çok sevindi, heyecanlandı Duru.
Serhan bizi Üsküdar’a bıraktı. Yol boyunca “daha gelmedik mi” soruları bitmedi.
İşe gelince bana yapıştı tabii. Çok tedirgin oldu, uzun süre üzerinden atamadı.
Seher’le Tolga gelince rahatladı biraz.
Öğlen yemeğe çıktık. Pek bir şey yemedi. Yanıma börek ve köfte aldım. İşe dönünce bilgisayarın karşısında yemeğini yedirdim. Bütün gün bilgisayarımda dinozorlar açıktı.
Arzu ne yapıp ettiyse de Duru’yu yanına yaklaştırmada pek başarılı olamadı:( Ama azmini takdir ettim Arzu’nun, en sonunda şekerle kandırdı Duru’yu. Birlikte dışarı çıkıp şeker aldılar. Dönüşte “sana bikini alayım mı” demiş Arzu. “benim bikinim var demiş bizimki de:)
Levent öğle yemeğnden sonra Duru’ya aldığı dinozor sticker’lı kitapla Duru’nun kalbini 12’den vurdu. Birlikte oturup kitaba sticker yapıştırdılar. Bu arada dinozorların ismini sayıyor, Levent de buna şaşırıyordu:)
Akşama doğru sıkıldı biraz. Ben de biraz erken çıktım.
İlknur ve Büşra’yla birlikte Teşvikiye’den Beşiktaş’a yürüdük. Gık demedi maşallah. Sonra motora binip Çengelköy, oradan da minibüsle ev…
Benim için de Duru için de güzel bir gün oldu.
Bu sabah ben işe giderken “ben de seninle işe geleceğim” diye tutturdu. Makul bir dille anlattım.
Çaresiz öpüp koklayıp tek başıma işin yolunu tuttum…