Sema Abla’nın doğum günüydü. Hem onları görmek hem de doğum gününü kutlamak için öğlen vakti yollara düştük.
Gittiğimizde saat 3 civarıydı. Duru herkesi özlemiş, halasıyla ayrıca hasret giderdi. Murat ve Ece de oradaymış, çok sevindik…
Yemek yedikten sonra sahile indik. Önce her zamanki yerimizde Serhan bir fotoğrafımızı çekti, geçen yılki gibi…
Sahil Ramazan’dan dolayı çok kalabalık değildi, deniz de güzel görünüyordu. Duru denizi görünce derhal simitini taktı ve soluğu denizde aldı.
Hala ve baba da ona eşlik ettiler, ben de sahilde oturup onları fotoğraf makinemle izledim. Epeyce kaldılar denizde.
Sahildeki bir çocuğun ayaklarına su dökmek için ısrar etti Duru, çocuk da sinir oldu, o da 2 yaşlarındaydı sanırım:) Bizimki azimliydi ama…
Sonra Ece, Murat, Murat’ın kardeşi Gülçin ve kuzenleri geldiler. Ece her zamanki şirinliği ve muzipliğiyle Duru’nun üzerine yürüyünce bizimki kıyameti kopardı:) Murat’a da daha bir temkinliydi nedense, epeydir görüşemedik diye kapris yaptı herhalde:)
Duru sevdiği hayvanlara minare yengeçleri ve deniz salyangozlarını da dahil etti bu sefer. Eline aldı, sevdi, elinde yürüttü onları:) Onu hayranlıkla izledim, cesaretinden ötürü de ayrıca takdir ettim içimden…
Gitmeden önce kovasına koyduğu yengeç ve salyangozları tekrar denize bırakması için onu ikna etmemiz biraz zaman aldı. Onları eve götürmek istedi. Fakat onların sadece denizde yaşayabileceklerini, eve götürdüğümüz zaman onlara bakamayacağımızı söyledik. O da götürüp kovasını denize boşalttı, garibanlar da özgürlüklerine kavuştular bu sayede…
Fakat eline aldığı siyah midye öbeğini eve götürmek fikrinden onu vazgeçirmemiz biraz sancılı oldu. Epey bir ağladı. Ne bulduysa onlarda anlamadım. Kuruduğu zaman onların pis kokacağını söyledi Gülçin. O da vazgeçti bu sevdadan…
Sahilde bulduğu taşlarla daha neler yazacak kimbilir…
Saat 7’yi geçiyordu yukarı tekrar çıktığımızda. Duru’ya duş aldırma, giydirme faslından sonra elektrik kesildi. Romantik bir akşam yemeği yiyelim derken tam sofraya oturmadan önce geldi elektrik:)
Yemekleri yedik. Duru’nun iştahı iyiydi maşallah, güzelce yedi her şeyden, kendi kendine.
Sonra da pastayı kestik. Pasta da müthişti, tabii ki Çengelköy Titiz’den, yine yapmışlar adamlar…
Pastadan sonra gitme vaktimiz gelmişti. Vedalaştık herkesle…
Yolda da sızdı Duru.
Nice yaşlar olsun halamıza…