Duru birkaç zamandır okulundaki bir arkadaşından bahsediyor, ismi Buğra. Buğra’yı ben de gördüm, çok şeker bir çocuk. Annesiyle de tanıştım, dünya iyisi, eminim ki Buğra da öyledir…
Duru Pazartesi gününden itibaren artık sabahtan gidiyor okula. Dolayısıyla arkadaşlarıyla daha çok vakit geçiriyor.
Neyse, ben annesiyle çocuğunu sevedurayım, Duru da Buğra’yı sevmiş olacak ki bir süredir ağzından düşürmüyor ismini.
Dün reklamın birinde bir müzik duydu, geldi kulağıma eğildi “Anne, biliyomusun bu şarkı benimle Buğra’nın büyüyünce düğün şarkımız olacak” dedi:) Ben de öylece kaldım, bir şey demedim. Sen nereden biliyorsun düğünde bir şarkı çalındığını, nereden biliyorsun evliliği… Kız çocukları doğuştan programlı evlenmeye…
Neyse, uyku vakti geldi, yatırdım yatağına. Benim de mutfakta işim vardı. O arada içerden sesler geliyor. Kendi kendine konuşuyor. Arada “Buğra” ismini duyuyorum. Onu telefonla arıyor, akşama gelirken kart getir falan diye sipariş veriyor:) İçeri gittim, “Aa kızım gece gece kiminle konuşuyordun, kimi aradın bakalım” dedim. Mahçup mahçup “Buğra’yı” dedi. “O da uyumamış demek” dedim… Sonra her akşam kucağına alıp birlikte uyuduğu pandasını göstererek “Bugün bu çocuğun babası gelmedi” dedi. Cevabı bilerek babasının kim olduğunu sordum, tabii ki Buğra cevabını verdi. “Demek en iyi anlaştığın arkadaşın Buğra, insanın iyi bir arkadaşının olması çok güzeldir” diyerek bu konuya kendimce bir nokta koydum:)
Bu sabah da uyanmış, “Anneee, biliyomusun biz yemek yiyoruz ya, ondan sonra Buğra’yla sınıfa çıkıyoruz, ona zıpla diyorum o da zıplıyor, beraber zıplıyoruz” dedi:) Tok karnına kendi zıplıyor, çocuğu da zıplatıyor:)
Sura’yla arası bozuk yine, sözde Sura Duru’nun kulağını çekmiş…
Bir de sınıfa yeni bir arkadaş gelmiş. Bir süre ismini düşündü. Kıvanç’mış. “onun gözü de mavi, babama çekmiş” dedi. Kız çocuklarında hep babaya bir hayranlık var, Duru’da da öyle…
Böyle işte… Daha çok erken değil mi??