Evet, dolu dolu 3 gün…
Tatilin iyisi kötüsü, uzunu kısası olmaz. 1 gün 1 gündür, benim için çok değerli bu 1 günler.
30 Ağustos Zafer Bayramı tatili vesilesiyle Duru’yla dolu dolu 3 gün geçirdim. Çok güzeldi.
Sabah erkenden başlıyorduk birbirimizle haşır neşir olmaya. Ann-nnee diyerek pıtır pıtır peşimden gelmesini, cin bakışlarını, mis kokusunu, yumuşacık kollarını, yanaklarını, pamuğumu çok özlüyorum tatil sonraları. Tatilin kötü yanı da bu maalesef:( İkimizin dengesi de şaşıyor. Bugün annemle telefonda konuştuk, merak ettim napıyor diye. Banyonun kapısına gidip vurarak “Anne” diyormuş. Annem de anlatmış ona, “Anne çalışıp akşam gelecek” demiş, sonra vazgeçmiş o da.
Anlatınca anlıyor, ısrar etmiyor. Maşallah, şimdilik o huyu da çok güzel. İnşallah değişmez. Mesela dışarda bir top görüyor, heyecanlanıyor, çıldırıyor. “O bizim değil, ben sana senin topunu vereceğim eve gidince” diyorum, susuyor. Televizyonu gösteriyor, aç diyor işaret diliyle. Ben de şimdi değil, sonra diyorum, vazgeçiyor hemen. Sonra açıyorum ama. Belki de sonra yapılacağını bildiği için ısrar etmiyor, tabii yine de yapıyla alakası var. Umarım hep böyle anlayışlı bir çocuk olur.
Bu 3 gün boyunca Duru’yu yakından gözlemleme fırsatım da oldu. Gelişiminde 1 gün bile fark ediyor. Daha önceden bir yere tutunmadan ayağa kalkabiliyordu. Ama son zamanlarda bunu unuttu nedense, yerde otururken ayağa kalkmak isterse ya yakınında bizlerden biri varsa tutunup kalkıyor ya da koltuk, sandalye, sehpa gibi objelere tutunarak ayağa kalkıyordu. Cumartesi günü de dahil bu böyleydi. 1 günde ne olduysa, pazar günü baktım rahat rahat oturup kalkıyor, çömelir vaziyette ayaklarının üzerinde duruyor.
Duru’nun uyku düzeni biz tatilken değişiyor. Annem hafta içi saat 12 gibi uyutuyor onu. Saat 3’e kadar uyuyormuş. Sonra tekrar uyumuyor. Bizleyken, sabah 8’de kalkıyor. 9’u geçerek kahvaltısını yaptırıyorum. Bu esnada gözlerini ovuşturmaya başlıyor. Kahvaltı bittikten sonra biraz oyalanıyoruz. Sonra banyosunu yaptırıyorum. Banyodan sonra 1-1.30’a kadar uyuyor. Akşam üzeri tekrar uyuyor. Dün akşam uykusu sapıttı. Normalde akşam 10 gibi uyur. Zor uyuttum, herhalde 11’i geçiyordu uyuduğunda. Her zaman bizim odada uyuturum onu, önce koridorun ışığını yakar, sonra onu bizim yatağa yatırırım, gece lambasını yakarım. Ya emziririm, ya da bizim yatağın üzerinde döne döne uyur. Dün oraya girmek istemedi. Birkaç kez denedim, yok, geri salona gittik. Orada uyuttum. Gece 2 kez uyandı. İkincisinde yatırmak istedim yatağına, yatmadı, sarıldı bana, başını dayayıp koala vaziyetinde sarmaşıp uyuttum onu.
Kullandığı kelimeler arasına “attı” da girdi. Bu sıralar yine bir şeyleri yere atmaya bayılıyor, sonra da “attı” diyor.
Bana düşkünlüğü had safhada. Dün salondayız, o oyuncaklarıyla oynuyordu. Ben de çaktırmadan salondan çıktım, merak ettim benim yokluğumu anlayacak mı diye, baktım 2 saniye sonra “Annnee” diyerek pıtır pıtır geliyor peşimden. Bayılıyorum buna. O uyuduğunda işlerimi yapıyorum. Peşimden ayrılmıyor, hep yanında olayım istiyor.
Dün akşam salonun kapısına vurup “Kimoo” diye bir oyun yaptım. ub onun çok hoşuna gitti, belki 10 kez yaptık. Bu sabah uyanmış kapıya gitti, bana bakıyor yapmam için. Unutmamış kerata:) Oyunumuzu tekrarladık tabii, bir 10 kez kadar daha:)
Bez bağlatmama, daha doğrusu yatarak altını değiştirtmeme krizlerimiz başladı. Onu yatıramıyorum. Ben de ayakta değiştirmeye çalışıyorum.
Dün ona Ikea’dan bir oyuncak aldık. Böyle telleri var, helezon şeklinde, üzerinden tahta boncukları tel üzerinden geçirerek ilerletiyorsun. İlk başlarda pek hoşlanmadı. Duru’nun böyle bir huyu da var, yeni bir oyuncakla önce pek ilgilenmez, zamanla alışır ona, sonra da çok sever. Bu oyuncak için de aynısı oldu. Baktık oynamaya başladı, hemen öğrendi boncukları ilerletmeyi.
Şu sıra yaşadığımız bir değişiklik de öpücük verirken artık ses çıkarabilmesi. Bu sıra her yeri öpüyor, kapıyı, buzdolabını, dondurma yediğimiz kabı bile:) Dün annemlere gittik yemeğe, Duru babamın kucağındaydı, baktık babamı seviyor, sonra da yanağına bir öpücük konduruverdi. Çok alem bu çocuk:) Babam mest tabii:)
İştah durumu daha iyi sanki. Belli olmuyor yine de. Cumartesi iştahı iyi değildi. Dün akşam annemlerde mantıyı götürdü güzelce. Yemekler hâlâ sıkıntılı.
Hâlâ mandallarla oynamayı çok seviyor, küçük odadaki mandallarımı tek tek salona geliyor. Boya kalemi almıştık, defteri karalıyor, bir-iki kez ağıza alma teşebbüsünde bulundu, Allahtan “mama değil” dedik, vazgeçti. İlgisi çabuk dağılıyor, 5 dakika falan oynuyor kalemlerle, karalıyor defteri. Daha çok onları aşağı atmayı seviyor. Banyo süngerini de seviyor nedense:) Doğal sünger olduğundan susuzken sert biraz. Onu eline alıp dolaşmaya bayılıyor. Banyo yaparken de elinde tutuyor, ben su döktükçe yumuşuyor sünger tabii, bizimki de başlıyor yaygaraya:) Krizimiz geçince küvetteki suya elini sokup her yeri su yapıyor. O eğlenirken ben de onun banyosunu tamamlıyorum, bu tip şeylerde el çabukluğu marifet:) Üstüm başım su içinde banyoyu tamamlıyoruz böylece.
Başka bir favorisi de Emir’in ördekli oyuncağı. Onun da bir sesi var ki sormayın gitsin. Zavallı aşağı kattaki komşularımız, Duru’nun attığı oyuncak takırtılarından, bu oyuncağın sesinden yakında şikayete gelmezlerse iyidir.
Artık oto koltuğunda da çok oturmaz oldu, ne yapacağız bilmiyorum. Sıkılıyor bir süre sonra, meme diye ağlamaya başlıyor. Ben de çaresiz kucağımda tamamlıyorum yolculuğu, Allah korusun.
Emzirirken saçlarımla oynuyor, beni seviyor eliyle, cici sesi çıkarıyor bir yandan da. Bir de kulağımda küpe varsa onla da oynuyor. Şimdi akşam gidince eve, başlar bizim emme merasimimiz.
Her geçen gün yeni huyları, yeni davranışlarıyla karşılaşıyorum. Miniklik hallerini çok özlüyorum ama bu halleri de çok çok güzel. Eminim her geçen gün daha da güzel ve keyifli olacak Duru…