Geçen yıldan beri konuşuyorduk Eminelerle, Durusu diye bir yerden bahsediyor ve mutlaka gidelim diyorlardı. O gün, cumartesi imiş…
Cumartesi sabah erkenden kalktım, kahvaltılıkları hazırladım. Sonra da Duru’yu ve kendimi. Serhan ve annem de hazır olunca düştük yollara.
Biz direkt gidelim dedik vakit kaybetmemek için. Bilseydik Eminelerle giderdik. Yolu biraz uzak ve bilmeyenler için karışık. Gps’iniz varsa ona güvenin, biz güvenmedik yanlış yollara saptık:) Durusu Park Resort olarak girerseniz Gps sizi dosdoğru oraya götürür.
Oraların bu kadar yeşil olduğunu bilmezdim. O kadar yola değdi aslında. Durusu, aslında bir tesisin, at çiftliğinin ve müstakil evlerin olduğu kocaman yemyeşil bir alan. Aşağıda gölü de var, Terkos. Biz gölkenarına gittik.
Hava çok sıcaktı, kendimize gölge bir alan bulduk. Yerimiz iyiydi, kalabalığa karışmadan kendi halimizde oturup kafamızı dinledik.
Ali Deniz uyuyordu arabada, Emine uyandırıp, üzerini değiştirip yanımıza getirdi. Bayılıyorum ona, maşallah diyor başka bir şey demiyorum…
Duru, bu kez daha bir ablaydı Ali Deniz’e karşı. Sevdi onu, o da Duru’yu. Ali Deniz yürürken Duru onun elini tutmak istedi. Yeni yürümeye başladığından el tutmak istemiyor, doğal olarak Duru’nun da elini tutmak istemedi. Benimki buna içerlemiş, sonradan konuşurken öğrendim. “Ali Deniz’i sevdin mi kızım, ne güzel değil mi” diye sordum. O da “Evet ama o benim elimi tutmak istemedi” dedi.
Çok keyifli bir kahvaltı yaptık. Emine’nin termosta geterdiği çay çok iyi gitti. Duru bol bol salatalık ve elma yedi. Açık hava hepimizin iştahını açtı.
Sonra biraz çayırda yürüdü babalar ve bebeler. Biz de kız kıza sohbet ettik.
Arazide yavrusunu kollayan anne, Emine, o bir “arazi annesi”… Anne, her yerde anne, kollayan, gözeten ve düşünen…
Akşam üzeri atlara bakmaya gittik. Sonrasında niyetimiz et alıp geri dönüp mangal yapmaktı fakat hava serinlemeye başlamıştı.
Atlara bayılıyorum. Duru da öyle. Beyaz bir at buldu, sevdi. “Bu benim oğlum” dedi:) Elindeki otu yiyince tekrar koparıp tekrar verdi. Ben de sevdim, çok güzel ve özel hayvanlar atlar…
Atları da sevdikten sonra geri döndük. Ali Deniz uyumadığı için huysuzlanmaya başlamıştı. Serhan’la bir süre aşk yaşadılar, beni de sevsin öyle Ali Deniz, ama erkekleri daha çok seviyormuş maalesef:(
Ali Deniz’in kafasına tülbent bağladık, şapkamız yoktu, güneşse çoktu… Bakar mısınız şirinliğe:)
Saat 4 gibiydi herhalde, dönüşe geçtik. Yoldan yoğurt aldık. Çok acayip bir yoğurt, üzerinde kalın bir yağ tabakası var. Bu yoğurtsa bizim yediklerimiz ne acaba??
Oradan ayrıldık. Çok ama çok keyifli bir gündü bizim için… Yalnız Ali Deniz bağımlılık yaratacak bende…
Duru yolda uyudu. Bayıla bayıla uyudu hem de… Öptüm öptüm öptüm…
Eve gittiğimizde hepimiz yorulmuştuk.