Çocuğumu götürecek doğru dürüst bir program bulamadım, ne yazık…
Esinlerle konuşmuş, Özgürlük Parkı’nda karar kılmıştık, ama ne yazık ki yanlış karar vermişiz. Her yer ana baba günü. Trafik yüzünden zar zor ulaşabildiğimiz parktan arkamıza bakmadan kaçtık.
Yürüyerek Bağdat Caddesi’ne gittik. Bebelerle bir şeyler yedik. Gökay ve Hilal’i de özlemişim, kocaman olmuşlar.
Sonra Göztepe Parkı’na gittik. Orası çok daha iyiydi, her yer lalelerle doluydu. Alan da daha müsaitti. Parkta oynayıp enerjilerini attılar. Özellikle Hilal ve Duru çok iyi anlaştılar. El ele tutuşup yürüdüler, koştular, birbirlerini beklediler.
Onların böyle anlaşmalarına bayılıyorum. Ne kadar az görüşseler de kaldıkları yerden devam edebiliyorlar.
Sonra çimenlere oturup kek yediler.
Biraz dinlendikten sonra Esinler yola devam etti, biz de Mert’i de alarak önce onu eve bıraktık sonra eve döndük.
Nasıl geçtiğini anlamadım, eve geldiğimizde saat 8’di. Yemek, oyun ve uyku, klasik bir pazar sonu…